"Düşüncelerinden kurtulmak için radyoda çalan müziğin sesini açtı. Gökyüzü kararmadan önce pembe, sarı ve mavi renkleriyle bir festival sunuyordu kente. Kafasını yana çevirerek trafikten sinirleri gerilmiş sürücülerin yüzlerine baktı. Herkes eve yetişmek için acele ediyordu. Bu kadar acele ve sinir ise trafiği tıkamaktan başka bir işe yaramıyordu."
Son açık radyolu alıntı, Hakan Bıçakcı’nın Silinmiş Sahneler’indendi.
Merhaba herkes!
Açık Radyo’nun 30. yaş günü üstünden birkaç gün geçti (Apaçık Radyo’nun tarihi kadar neredeyse) ama hâlen aynı haberi almayı sürdürüyoruz: Acaba tam olarak kaç kişi farklı tarihlerde farklı mekanlarda bizim doğum günümüz için bulunmuştu?
Neyse ki bu çok sevgili dinleyicimiz gibi, hem bir gün önce gittiğinde hazır gitmişken eğlenip hem ertesi gün de bizimle olanlar vardı…
Neyse. “Doğum günümüz altı üstü, çok da şımarmayalım” diyip geçecekken, bir dinleyicimiz de -Demet adı, radyo ile yaşıt!- bugün Urfa’dan mutlu yıllar demeye gelmiş, hem de hediye çiçeği ile:
(Bu çiçeğin adı sıklamenmiş ve tam da mevsimiymiş, Didem bilmeyenleri biraz yargıladı açıkçası.)
Tabii bu çiçeği (ve birini Urfa’dan İstanbul’a getirip bu sırada bir de radyomuzun binasına dek siklemen taşımaya ikna eden, o tüm seslere açık olabilme tahayyülünü) anlatmak, yine Ömer Madra’nın işi olmuştu:
Hollandalı bir gazeteciye tam da bunları anlatıyordu burada. Gerçekten tüm hikaye belki de, bu çiçeğin nasıl olup da buraya geldiğiydi.
Sahi, bu çiçekleri buraya getiren neydi -bu arada kimler biliyor, bu sabah Haftanın Katikatürleri’nde hangi karikatür seçildi?
Yönlendirici ifadeler var bugünün Açık Gazete’sinde ama bu bülteni okuyanların bunu değiştirmek için birkaç günü var tarihe geçmeden!
Türkiye Vegan Derneği’nden aldığımız o son ödülün gururu ve bu videonun aniden bitişi:
Ama -sonunda!- birinin erişilebilir bir tören düzenleyişi!
Herkese teşekkür ederiz!
(Sonsuz da olmazmış teşekkür, çoğul olmadığı gibi, ama bence olurdu.)
Apaçık Radyo Ekibi.
Sıklamen çiçeği ormanda özgür ortamında nemli havada yetişir. Doğal olanı daha küçük olur tabi. Tam mevsimi. Bir renk adıdır. Kadınlar bu renkte ruj alırlardı eskiden. Bende, ormanda ağaçların güney yönünde gövdelerinin yanında, ıslak kuru yaprakların altından bakan hatıraları var bu çiçeklerin. Bir çocuk sarı kabanlı omuzlarda, koşan bir köpek özgürce kaybolan ilerlerde ve yürüyen bizler, sıklamen çiçeklerini görüp Aaaa bak ne güzel diyen. Ağaçlar çıplaktı. Yaprakları dökülmüş, kalın ince dalları gökyüzüne uzanan. Gökyüzünde güneş vardı, uzun uzun sık ağaç gövdeleri, dalları arasından ışık veren. Ve bizler gürültü çıkartarak yürüyorduk. Bu sıklamenleri saksıya eksek evde büyür mü diye konuşuyorduk. Daha açık radyomuz yayın hayatına başlamamıştı. Ama ormanda sıklamen çiçekleri açmıştı.
Urfanın taş tepeleri meşhur. Pamuk tarlaları. Hatta isotu. İki hafta önce geçtim oradan. Hiç sıklamen görmedim. Meğer radyomuza getirmiş Demet. Sağolsun. Neler anımsattı bana.
Bugün karikatür seçtiğimizi hatırlamıyorum. İzel bey yoklardı. Ama seçseydik eğer demokratik usuller dairesinde, tek oy yeterdi oy birliği sağlamamıza. Biz demokrasiden vazgeçemeyiz. Bunu en iyi Ömer bey bilir.
Sevgili Apaçık Radyo, nolur ama nolur Açık Gazete'leri Spotify'a ekleyin. Saat farkından ötürü dinleyemiyoruz, Spotify'dan sıcağı sıcağına dinlemek ne kadar güzel oluyordu!