“Güneş ne zaman doğacak?”*
Burak Kara, İskenderun
Türkiye'nin güney ve güneydoğusunda yaşanan iki büyük depremin kahredici sonuçlarını hep beraber izliyoruz. Sınırın hemen öte yanında, Suriye'nin kuzeybatısında da yaşanan ve orada da büyük kayıplara yol açan deprem faciasıyla birlikte devasa bir insani krizin tam ortalık yerinde bulduk kendimizi -- yeniden.
1999 Körfez Depremi'nde olduğu gibi bugün de yaşanan kayıpların ve kurtarma faaliyetlerinin mahiyeti başta olmak üzere, depremin bir bütün olarak topluma yüklenen maddi/manevi maliyetinin boyutuna dair en doğru bilgiyi edinip onu dinleyicilerimize en net, en hızlı ve en doğru şekilde aktarmak sorumluluğunu bir kez daha omuzlarımızda taşıyoruz – her zamanki gibi.
Arama-kurtarma faaliyeti için altın saatler sona ererken, hatta sona erdikten iyice sonra da gördüğümüz güpegündüz düşlerine ve mucizelerine tabloya bakınca önümüzde sonsuz derecede zorlu ve uzun bir sürecin olduğu apaçık. Depremden sonra geçen bir haftada, afet sonrası yaşanan planlama ve koordinasyon eksikliğinin (ve belki de yokluğunun) can alıcı mahiyetine şu an hep birlikte şahitlik ediyoruz. Aşağıda krizi farklı boyutlarla ele alan özel yayınlarımızın bir derlemesini bulacaksınız. Fakat bir yandan gerek deprem bölgesinde gerekse ülke çapında ve global düzeyde şahitlik ettiğimiz bir başka etmen daha var ki o da bizi umudu inşa etmek için cesaretlendiriyor: Mucizevi bir dayanışma! Bu diğerkâm kenetlenmenin daim olması önümüzde duran yegâne çıkış yolu gibi gözüküyor. Ya da Murat Sevinç’in dediği gibi “ağır günler bunlar ve görünen o ki elde var yurttaş dayanışması”.
“Organizasyon yetersiz değil, organizasyon yok”
5 Şubat gecesi yataklarımıza giderken hepimizi derinden sarsacak, yüzbinlerce insanın kişisel ve toplumsal tarihinde iz bırakacak ve on binlerce vatandaşımızın hayatını kaybetmesine neden olacak bir cehenneme uyanacağımızı bilmiyorduk.
Ancak bildiğimiz başka şeyler vardı: Türkiye’nin bir deprem ülkesi olduğunu, üzerine hayat inşa ettiğimiz topraklardan fay hatlarının geçtiğini, depremin her an bizi yokladığını, depremi nasıl en az hasarla atlatacağımızı, bir kriz yaşandığında nasıl müdahale etmemiz gerektiğini, bu müdahaleler için plan ve program yapmanın zorunlu olduğunu, tecrübeli ve eğitimli insanlara duyulan ihtiyacı… Biliyorduk, fakat bilmek işe yaramadı. Çaresizlik ve acı memleketin üstünü bir örtü gibi örttü.
Depremin üzerinden henüz birkaç saat geçmişken Ali Bilge’yle Ekonomi Politik’te yıkıma sebep olan ihmalleri ve olası sonuçlarını konuştuk. Bir yandan sürece dair endişelerimizde haklı çıkmamayı diledik. Ardından İstanbul Teknik Üniversitesi Avrasya Yer Bilimleri Enstitüsü emekli öğretim üyesi Prof. Dr. Okan Tüysüz, Açık Gazete’de afete dair ilk bilgileri aktardı.
Depremin ilk gününden itibaren Açık Dergi kuşağını dinleyicilerimize en güncel haberleri aktarmak üzere şekillendirdik. Boğaziçi Üniversitesi Kandilli Rasathanesi ve Deprem Araştırma Enstitüsü’den emekli öğretim üyesi Prof. Dr. Mehmet Nuray Aydınoğlu, Açık Dergi’de İlksen Mavituna’yla gerçekleştirdiği görüşmede afetin ulusal ve uluslararası boyutlarına değindi.
7 Şubat’taAçık Dergi’de, sahada çalışmalar yürüten İhtiyaç Haritası’nın kurucuları Ali Ercan Özgür ile Mert Fırat'a koordinasyon sürecine dair bilgi aldık. Ardından Artı Gerçek muhabiri Büşra Cebeci, depremden en çok etkilenen, hatta düpedüz yerlebir olan, Hatay’daki son durumu paylaştı.
Bize Yeni Bir Söz Lazım’da Bekir Ağırdır’la afetin ardından vatandaşlar olarak benimsememiz gereken tutumu konuştuk. Açık Dergi’de ise Kahramanmaraş Pazarcık’taki son durumu gazeteci A.Rahman Gök’ten öğrendik.
17 Ağustos 1999 depreminin ardından Açık Radyo’da yayın hayatına başlayan ve bugüne kadar 24 yıldır kesintisiz devam eden Altın Saatler programı, 2023 yılında yaşadığımız bu büyük afeti alanında uzman konuklarla değerlendirmek üzere yayındaydı. Gökhan Abur, gelecek günlerde deprem bölgesini bekleyen hava koşullarını aktardı. Yazar Nurcan Baysal ise Diyarbakır, Adıyaman ve Pazarcık’taki son durumu paylaşmak üzere konuğumuz oldu. TRAC genel başkanı Aziz Şasa’ya bağlanıp bölge merkezi kurdukları Adana’yı ve iletişim sorunlarını konuşurken Prof. Dr. Talat Kırış’tan Hatay’daki son durumu öğrendik.
Açık Gazete’de bağımsız gazeteci Rabia Çetin’le Adıyaman’ın durumunu konuştuk. Ardından Seyfettin Gürsel’le deprem faciasının ekonomiye etkilerini konuştuk. 9 Şubat akşamı ise Açık Dergi’de gazeteci Metin Yoksu’ya bağlanıp Malatya ve Adıyaman'daki son durumu dinledik. Yeşil Bülten’de Hatay’da Serkan Ocak’a ardından Adıyaman’da İrem Afşin’e bağlanarak depremlerin ardından bölgeye dair gözlemlerini dinledik. Aynı gün Türkiye Gazeteciler Sendikası genel başkanı Gökhan Durmuş, Deprem bölgesindeki gazetecilerin durumunu ve akreditasyon uygulamasını konuşmak üzere yine Açık Dergi’ye konuk oldu.
Haftanın son Açık Gazete’sinde programcımız, gazeteci ve yazar Tuğba Tekerek deye bağlanarak Kahramanmaraş, Pazarcık, Islahiye ve Nurdağı'nda ilk elden gözlemlerini aktardı. İstanbul Tabip Odası Yönetim Kurulu Başkanı Dr. Nergis Erdoğan’la Tabip Odaları’nın organizasyon sürecinde masada olmasının gerekliliğini konuştuk. Ekoloji Birliği eş sözcüleri Halime Şaman ve Güner Yanlıç'la depremin sebep olabileceği ekolojik krizleri ve bu krizlere karşı alınması gereken önlemleri konuştuk.
Vakayiname’de gazeteci Çiğdem Toker’le Kahramanmaraş merkezli büyük depremin ardından afet yönetimi ve iktidarın bu sürece yaklaşımı üzerine konuştuk.Önce Sağlık’ta Türk Tabipleri Birliği’nden Dr. Ali İhsan Ökten, Adana Tabip Odası’ndan Dr. Selahattin Menteş, Çalışma Eski Bakanı Nihat Matkap ve Dr. Ümit Bal’la son durumu sağlık çalışanlarının gözünden değerlendirdik. Hukuk Güvenliği’nde ise yaşanan afeti, deprem hukuku penceresinden değerlendirmek için eski yargıç Murat Aydın'ı konuk ettik.
“Dayanışma ruhu olmadan insanlar bu travmayı atlatamaz”
Afetin ardından insanların aklında pek çok soru var. Depremin nasıl sonuçları olacağını, bu sonuçların önüne geçebilmek ve olayın izlerini bir nebze olsun hafifletmek için neler yapabileceğimizi merak ediyoruz. Şimdi ne olacak?
Diğerkâm’da afet sonrası koordinasyon, iletişim ve sivil yardımların organizasyonu üzerine konuştuk. Siber güvenlik uzmanı Murat Lostar, Açık Dergi’ye konuk olarak depremin ardından teknolojiyi doğru kullanmak ve sahte ilanlardan kaçınmak için önerilerini paylaştı.
8 Şubat sabahı Açık Gazete’de Kırkayak Kültür ve Doğa Derneği Genel Koordinatörü Kemal Vural Tarlan’la depremin ardından Gaziantep’in durumunu, Açık Yeşil’de ise Rauf Kösemen’le depremin ardından organizasyon ve koordinasyon süreçlerinin işleyişini konuştuk.
İklim İçin’de, İklim bilimci profesör Bill McGuire’ın geçen yıl sonlarında yayımlanan Hothouse Earth: An Inhabitant’s Guide (Sera Dünya: Bir Yeryüzü Sakininin Rehberi) kitabından hareketle deprem hareketleriyle iklim krizi arasındaki bağlantıyı konuştuk.
Açık Radyo yayınlarında yer alan depreme dair ilişkin haberlerimizi sürekli güncellediğimiz aşağıdaki linkten takip edebilirsiniz.
Okuma Önerileri
Nobel Edebiyat ödüllü yazar Orhan Pamuk, New York Times'a yazdığı gözlem/izlenim yazısında: "Halkın bu kadar öfkeli olduğunu daha önce hiç görmemiştim" diyor.
WRI Türkiye Sürdürülebilir Şehirler YK Başkanı ve Açık Radyo kurucu ortaklarından Ali Danış, enkazın altındaki yakınları için bulunduğu İskenderun Devlet Hastanesi‘nden aktarıyor: "Halk dayanışma halinde: Bu insanlar içinde büyük kahramanlar var"
Anayasa hukukçusu KHK'lı akademisyen ve yazar Murat Sevinç de halktan yükselen dayanışma dalgasının önemini dile getiriyor: "Ağır günler bunlar ve görünen o ki elde var, yurttaş dayanışması."
KHK'lı akademisyen ve yazar Sevilay Çelenk de yükselen bu dayanışma hareketinin önemini vurguluyor: "Yurttaş yurttaşa elini uzatıyor. Türkiye’de o uzak illerdeki enkazın ağırlığını kaldırmak için gösterilen çaba bu ülkenin tek ve son umudu…"
Tarihçi ve akademisyen Ali Yaycıoğlu yeni analiz yazısında: "Ülkemizi insanların eşitçe, özgürce, mutluluk ve güven içinde yaşadığı bir yer yapmak için çabalamamız gerekiyor" diyor.
Araştırmacı, yazar ve Açık Radyo programcısı Bekir Ağırdır yeni yazısında "Öfkelerimizi bastırıp toplumun önünde çaresizliği çoğaltmak yerine umudu inşa etmeye odaklanmalıyız. Dualarımızla, umutlarımızla ama asıl aklımız, yüreğimiz, gayretimizle…" diye yazıyor.
Gazeteci ve yazar Gökçer Tahincioğlu felaketlerin, kuralsızlıkların, denetimsizliğin ve ihmal zincirlerinin küçük ve çarpıcı bir özetini resmî kayıtlardan aktarıyor: "Kamu binalarının çöküşü ihmalin vesikası gibi."
Ümit Kıvanç, Duvar’daki yazısında “Şatafata, paranoyakça korunma mekanizmalarına, destekçi çemberini sağlam ve afiyette tutmaya harcanan parayla, Türkiye’nin bütün şehirlerinde, asgarî acil yardım ağları kurulabilir, sürdürülebilir.” diyor.
*A.Rahman Gök’ün Pazarcık’ta gece yarısı karşılaştığı, enkazın başında yanan ateşle ısınmaya çalışan Fidan Fıstık isimli yaşlı kadının soğuğa ve karanlığa isyanla Gök’e sorduğu soru. Bu soru, şimdi tüm ülkenin sorusu oldu: Bu karanlık günler nasıl geçecek? Güneş ne zaman doğacak?
Yaşadığımız felaketin ardından uzmanlarla, alandan gazetecilerle yaptığımız programların yazılı olarak internet sitemize girmesini sağlayan Bircan, Burcu, Cemre, Cüneyt, Demet, Didem, Dilek, Kardelen, Meral, Nazlı, İdil, İlksen, Özdeş, Sıla, Sona'ya teşekkür ederiz.
Henüz abone değilseniz, Açık Bülten’i düzenli olarak takip etmek için buraya tıklayabilirsiniz!