"Oh! Benim yerimi kimseler tutamaz. Yan gelirim kanepenin üstüne. Artık o sorar, ben söylerim. İkide bir alay eder güldürürüm. İçim hiçbir yerde bulamadığım rahatlığı bulur. Bir de radyoyu açarız..."
Dünkü “radyo alıntısı” Eduardo Galeano’nun Tepetaklak kitabındandı, bilenlere tebrikler!
Bugün en çok duyduğumuz cümle şuydu: “Ne özlemişiz!”. Çünkü Şunu Bana Bir Anlat’ta ufak bir Açık Gazete dinleme (hatta bu sefer bir de izleme) şansımız oldu.
Rutinine dönmenin huzurunu yaşayanlar bir yana, ilk defa Açık Gazete dinlediği halde nedenini bilmediği bir kavuşma hissinden söz eden dinleyicilerimiz de vardı. Sanırım sadece bugüne kadarki dinleyicilerimizle sınırlı kalmayacak kavuşmamız.
Gelenlerin gidenlerin yanı sıra telefon trafiği de öyle bir durumda ki, bugün bazılarınıza çok tanıdık gelecek o "Merhabaaa Açık Radyo’dan Nazlı ben!" cümlesi seksen sekizinci kez kurulurken -insanlık hali- bir noktada şunu duyduk: "Ben. Nazlı. Açık Radyo”.
Okumaya bayıldığımız dinleyici mektupları ve mesajları da bir noktada aynı yardım çığlığına dönüştü:
Bu sırada bir grup dinleyicimiz de bugüne kadar daha ziyade okumayı tercih ettikleri web sitemizde kayıt arşivlerinin altını üstüne getirmiş.
Bunda şaşırtıcı olan, ne kadar zaman geçerse geçsin kıymetini yitirmeyecek (evergreen dememek için çok çabalıyoruz burada ama işte, evergreen) kayıtlarla dolu bu web sitesinde, örneğin 2012 ABD seçimlerinde Barack Obama ve Mitt Romney arasındaki rekabet gibi bugünle köprü kurulabilecek konuların tercih edilmesi. Bir yerlerde “Radyo açık olsaydı ne derdi?” oynuyorsanız bizi de dahil etmeyi unutmayın!
Yayınımızın kesildiği haberini aldığımızda, Didem’in layık görüldüğümüz Basın Özgürlüğü Ödülü’nü almak için sahnede olduğunu belki hatırlarsınız. İşte, bir duyum daha aldık: Yayında değilken bile aday gösterildiğimiz ödüller var!
30 yıllık bir sesin böylesine geniş bir alanda yankı bulmaması, zaten düşünülemezdi.
Açık Radyo ekibi.
Geçen seneki İstanbul Bienalinde Barın Handa başta Ömer Bey dahil bir çok güzel insanla tanıştım. Önce seslerini tanıyıp da, sonra bizzat kendileri ile tanışmak olağanüstü bir duygu yoğunluğu yaşattı. O gün çocuklar gibi şendim. İlksen Mavituna ile konuşurken, iletişimin geliştiğinden ve boyutlandığından bahsettik. Barın Han'dan canlı yayın yapmıştık. O gün dedim ki radyo çok büyüleyici. Tamam. Ama iletişimimiz daha interaktif katılımcı ve paylaşımcı olsa. Hani dinlerken belki stüdyo içini de görebilsek. Televizyon yayıncılığı gibi değil, radyo formatında görerek dinlesek. Programları izlesek gözlesek de, öyle dinlesek. Radyo, radyo olarak kalsa da, belki yeni bir makine yapsalar. Ekranla da görsek ve dinlesek. Sadece izlemesek, dinlemesek de katılımcı da olabilsek. Parmak kaldırıp konuşabilsek. Görünen radyo. Görünen Açık radyo. Düşünceye ve tasarıma sınır yok azizim. Söz uçar da biz uçamaz mıyız yani ?
Neyse İlksen Mavituna ile sohbete geri döneyim. Belki zamanla böyle farklı bir izleyici katılımlı yayıncılık oluşur ve gelişir dedik. Zorlamalar, baskılar, kararlar, karardan dönmeler, kapatmalar yeni buluşlara ve buluşmalara yol açtı. Bugün Açık Gazete'yi izledik. Hep dinlediğim sesleri gördüm. Duyduğum sözleri, sesleri, görerek işittim. Ne acayip bir duyguydu anlatamam. Tabi kaç günlük özlem de cabası. Hemen aklıma yukarıda bahsettiğim sohbet geldi. Bir sene önce ne kapatma, ne frekans iptali gibi durumlar yoktu. Ama konuştuklarımız bir şekilde oluşmaya başlamıştı.
Ne de olsa önce söz vardı. Söz varsa ses vardı. Şimdi sözün yanında renk de var. Renk varsa şekil, suret, görüntü var. Nasıl ilerliyor yayıncılığımız ama. Alo alo muhterem samiin. Burası İstanbul telsiz telefonu diyen Eşref Şefik'in anonsundan nerelere geldik. Çok yaşayın Ömer bey. Ne güzel işler yaptınız. Özdeş Özbay ile birlikte ikinizi, yılmayan, aksine daha da güçlenmiş yüz ifadelerinizi ve tüm bu olup bitene gülümsemenizi gördüm ya Açık Gazetede. İçim soğudu vallahi. Oh be.
Eskiden kulaklarımı alamazdım radyodan, radyom açıkken, açık radyomdan, açık gazeteyi dinlerken. Yanımda taşırdım oda oda. Şimdi de gözlerimi alamadım, açık gazeteyi izlerken ve dinlerken sizlerden. Gözlerimle mi duydum, kulaklarımla mı gördüm bilemedim. Yani o kadar sevindim.
Şairden esinlenerek ;
Durduramadı bizleri. O duvar duvarlarınız. O karar, kararlarınız. Vız gelir bize vız.
Gerçekten özlemişim. Açılsın artık Açık Radyo ya da adı her ne olacaksa ve hangi mecrada yayınlanacaksa. Arabamın radyosunda birinci yayın bir süredir sessiz. Benzer bir kanal bulma çabalarım sonuçsuz kalınca bugün radyoyu tamamen kapattım, bundan sonra açmayı da düşünmüyorum.